Filiz Li, Türkiye'de yaşayan bir Çinli

İstanbul, eşsiz bir dünya kenti

    Paris kadar lüks değilsin, ama her yerin gizem dolu
    New York kadar moda değilsin, ama her yerin uzun saklanan içkinin cazibesi dolu
    Roma kadar eski değilsin, ama üzerinde tarihten gelen yoğunluk hakim
    Hong Kong kadar parlak değilsin, ancak her yerin rahatlık dolu...
    İstanbul, tarih ile dinin, yaşlılıkla gençliğin, muhafazakarlıkla açıklığın birleştiği bir kent. Karmaşık, ancak çekici bir şehir. Daracık Boğaziçi'yle Avrupa kıtasını Asya kıtasına bağlamasına karşın İstanbul, ne Avrupa şehirlerine, ne de Asya'ya benziyor. Hele Amerika'ya hiç benzemiyor. Burası, dünyada eşi bulunmayan, iki kıtayı birleştiren güzel bir antik kale.
    3 bin yıllık geçmişi olan tarihi bir kent İstanbul. Bizans ve Osmanlı imparatorluklarının başkenti olan İstanbul'un 15 milyonluk nüfusunun yüzde 90'ından fazlasını Müslümanlar oluşturuyor. Bu nedenle burası, aynı zamanda bir camiler kentidir. Ancak İslamiyet'in bu kutsal mekanlarının hemen yanı başında Hıristiyanların ve Musevilerin mabetleri de bulunuyor. Buna laiklik de eklendiğinde İstanbul'un demokratik ve medeni bir kent olduğunu söyleyebiliriz.
    Gelir dağılımındaki ciddi eşitsizliğe rağmen doğuştan dürüst, iyimser ve misafirperver olan Türkler, kader ne verdiyse yaşamının tadını çıkarıyor.
    Kapalı veya açık kahveler, çayhaneler, mahalle ortasındaki küçük bahçeler ve yaşlılar için kurulan eğlence merkezleri, sabahtan akşama kadar tıklım tıklım dolu.
    Sahil boyunca, sabah akşam demeden, rüzgarlı, yağmurlu ve yahut güneşli hava demeden, balık avlayan insanlar hiç eksik olmaz,
    Sokaklarda kavga eden veya rastgele tüküren insanlar hiç görülmez, hırsızlık ve soygun olaylarına da ender rastlanır.
    Eğer yolunu kaybettiysen, telaşlanmana hiç gerek yok. Çünkü her zaman yol gösteren biri karşınıza çıkacaktır.
    Komşular her zaman size selam verir, güzel yemeklerini sizinle paylaşır.
    Her hangi bir Türk ailesine gittiğinizde, ev sahibi her zaman yeni demlenen Türk çayı veya Türk kahvesini, geleneksel kuru pastaları ikram eder ve bol bol yemeniz içmeniz için ısrar eder. Türklerin evlerindeki buzdolapları her zaman güzel yemeklerle doludur.
    Eğer bir Türk ailesine yemeğe davet edilirseniz, bunun için üç beş saat ayırmanız gerek. Dünyanın üçüncü büyük mutfağı olan Türk yemeklerinin zenginliğine ve lezzetine doyum olmaz. Yemekten sonra çay-kahve vakti, ardından kuru yemiş ve meyve ikramları ve yine çay-kahve...
    Genç nüfus oranının yüksek olması nedeniyle bu tarihi kent, dinamizm doludur. Hele Türklerin futbol sevgisi, tek başına bir çılgınlık sayılabilir. Tanıştığım yakışıklı delikanlıların her biri, sayıları çok fazla değilse de, bana "hangi takımı tutuyorsun" diye sormaz mı! Bu soruyu sorarken gözlerinden fışkıran heyecan ve tutulan takıma olan sadakat karşısında "Bir futbol sever değilim, takımınız hakkında hiç bir fikrim yok" diye cevap vermeye bugüne kadar hiç cesaret edemedim. Bunun yerine gazetede okuduğumu ezberleyerek filanca Brezilyalı futbolcunun falanca Türk takımında oynadığını anlattım ve derhal kendilerinden biri olarak kabul edildim. İstanbul'daki stadyumlar, savaş meydanlarını aratmayacak kadar hararetli. Türk takımlarının başarısının kaynağı bu olsa gerek.
    İstanbullu kızlar ve kadınlar için "güzel", "çekici" gibi kelimeler hafif kalır. Gerçi onların giyimlerinde kutuplaşma var. Bir kesimi başörtülü, hatta bütün vücutları sımsıkı kapalı. Ancak tamamen batılılaşmış tarzda giyinenlerin sayısı da çok fazla. Bu ayrıma rağmen herkesin giyime gösterdiği özen, dünyanın en modern şehirlerinin bile gerisinde değil. Hele düğünlere veya davetlere gidenlerin giysilerini bir görseniz. Türk hanımlar, ev işlerinde de çok özenli davranır. Evleri pırıl pırıl, yemekleri harikadır. Çoğu iki çocuk annesi olan Türk kadınlarının önemli bir bölümü, artık ev hanımı değil, meslek yaşamlarında da büyük başarılara imza atıyorlar. Onların karşısında kendimden hep utanırım.
    Ancak bütün metropollerde olduğu gibi, İstanbul'daki hayatın kolay olmayan yönleri de vardır. İş bulmak zor, hayat pahalı, trafik yoğun, otobüsler tıklım tıklım, ikamet izni için gittiğim emniyet müdürlüğünde kuyruk uzun...Tabi orada bir tanıdığınız olursa, iş değişir. Bunları anlatıyorum, ancak hiç bir yerde her şeyin ideal olamayacağına da dikkat çekmek isterim.
    Pazarlar, tasarruflu yaşamak isteyenler için ideal bir yer. Bütün mahallelerde haftanın belirli günlerinde sebze, meyve ve gündelik eşyalar satılan pazarlar kurulur. Bunun yanı sıra İstanbul'da dünyanın en büyük Kapalı Çarşı'sı da var. Yaklaşık 5 bin dükkan ile 30 giriş çıkış kapısı olan Kapalı Çarşı, başlı başına bir şehirdir. Bu arada, dünyanın en ünlü kuzu derisi, halı, turkuaz ve lületaşının Türkiye'den çıktığını da hatırlatmalıyım. Kapalı Çarşı'da akla gelen ve gelmeyen her şey satılır. Rengarenk vitrinleriyle, satıcıların bağırış çağırışlarıyla Kapalı Çarşı, hayat dolu bir tabloyu andırır. Hiç bir şey almasanız bile, burada keyif bulursunuz.
    Tarihi İpek Yolu'nun son durağı olan İstanbul, bir açık hava müzesi ve dünyanın sayılı turizm cennetinden biridir. Birleşmiş Milletler tarafından kültürel miraslardan biri ilan edilen İstanbul'un eski şehir bölgesinde yer alan görkemli saraylar, Sultanahmet Camii, tarihin tanığı olan şehir surları, tabloyu andıran boğaz, Ayasofya ile Boğaziçi Köprüsü'ne hayranım!
     Boğaz sahilinde dolaşırken, yaşamın türlü sıkıntılarını unutup her zaman huzur bulurum. Sahile uzanan tepelerdeki yalıların güzelliğine de bayılırım. Denize bakan balkonlarda, lale şeklindeki fincandan çay içerek, Türk tatlıları yiyerek, Boğaziçi'nden gelip geçen gemileri ve karşı yakadaki güzel manzaraları seyrederek, camilerden yükselen ezan seslerini dinleyerek sayısız öğleden sonrayı ve akşamı büyük keyif içinde geçirdim.
    Bu kocaman ve sonsuz derin "kale"de zaman ve coğrafyaya hep şaşırdım. Kim olduğuma ve nerede bulunduğuma dair sorular sorarım kendi kendime. Bir yandan bu "kale"nin içini daha fazla tanımak istiyorum, ancak buna gücümün yetmediğini de hissediyorum. Belki o kadar fazla ziyaretçinin İstanbul'a defalarca gelmesinin nedeni de budur. Bilmiyorum. Yanıtı zamanın vereceğini sanıyorum...
0 Yorum var

Yorum Gönder

Search Engine Submission - AddMe